5 Ocak 2012

kafa 1 (milyon)

yeni bir yıla girdik. daha doğrusu cevabını bilemediğimiz bir "yeni yıla biz mi girdik yoksa o mu bize girdi" seansı içerisindeyiz. henüz yeni yıla giriş zevkini üzerimizden atabilmiş değiliz. kimisi iyi kötü bir şekilde girdi tabii yeni yıla; ama biliyorum ki aramızda hala bir önceki yılda kalmakta ısrar edenler de var. yazıktır, günahtır, yapmayın kendinize bunları..


yeni bir yıla girdik; hiç bir sikim değişmedi, hala metrobüsle işe gidip geliyor, çalışıyormuş gibi görünüyor, her gece içiyor, aşık olamıyorum. tiyo isteyenler olmuş onlara da yazmak isterim ki metrobüste "tap tap" oynayan bir hatun görürseniz eğer bilin ki o buraların yazarıdır. bu kıyağımı da unutmayın. 


yeni bir yıla girdik; ben hala yalnızım. küçükken lunapark çalışanları "yeni tur yeni şans" diye bağırırlarken heyecanlanırdık; gaza gelirdik. artık büyüdük, gördük ki yeni yılla değişen hiç bir şey olmuyormuş. kasımda aşk başka olur dedik; elimiz boş döndük. aralık farklı olucaktır dedik; bi sikim olmadı. yeni yıla girdik koca bir şehvetle;  boy boy elimizde kaldı şehvetler de... ne anladım üstad ben bu işten? 
son yazımı yazdığımdan beri hem çok yoğundum hem de söyleyebilecek kelimelerim yoktu. şimdi çok fazla kelimem var fakat yazmaya cesaretim yok. yazmayı bırak yan yana koymaya bile cesaret istiyor aklım. hayırlara vesile olsun diyor işin içinden sıyrılmaya çalışıyorum. 


bu sabah uyandığımda moral bozukluğu ile karşı karşıyaydım. yataktan kalktığımda kafamda tek bir soru vardı; ben neden kedi olarak yaratılmamışım? kedi olarak yaratılmadığım bu dünyada benden ne gibi büyük işler becermem beklenebilir ki? halbuki kedi olsam, belki ciğere ulaşır efsane olurum. belki yükseklerden uçup size hava atarken dört ayak üstüne düşerim. ne bileyim belki esneme ve uyku rekorlarını kırarım dünya üzerindeki... ama bir insan olarak benden ne gibi bir büyük adam olmamı bekliyorsunuz ki?! bak yazı yazmayı bile beceremiyorum, çalışmayı görselde beceriyorum; en iyi yaptığım şey ise melekler gibi uyumak.. haa bir de esnemek.


her seferinde kendime diyorum ki klavye başına geçtiğimde "saçmalama! madem bir başlık seçtin; bu konuda devam et yaz." bir süre sonra kendimi saçmalarken buluyor, dayanamıyor, devam ediyorum. çoğu zaman ortaya çıkan pislikle yüzleşmemek için tekrar okumadan yayınlıyorum. zor bir dönem benim için; beni de anlamanız gerekir.
13 ocak doğum günüm. unutanı siksinler. hediye almak isterseniz hayır demem; evde bir ton eksiğim var. benim için sürpriz parti yapmak isterseniz de haberim olsun en azından bir şekilde..


metrobüs yolculuklarımda oyun oynamaya başladım. söylemesi ayıp telefon alınca hayvanlığa vurup bir süre insanlara bakmadan sadece oyun oynuyorum. tabii bu nereye kadar devam ediyor? taa ki radara yakalanan bir insanla. elden telefon direk bırakılıyor. kulağa uygun müzik geliyor ve yolculuk devam ediyor. bu sabah uzun süredir ilk defa işe ayakta geldim. genelde oturuyordum fekat yetişemedim koltuklara; yedi insanlar birbirini, ezip geçtiler insanlıklarının üstünden... 


size yazmadığım, yazamadığım, yazdıramadığım, belki sonra yazacağım enstantenelerim var. 2012 nasipse benim yılım olsun diyorum. twitter'da son yazdığım yazıyı burda son nokta olarak paylaşmak istiyor; bu parça ile http://youtu.be/vZYbEL06lEU size veda ediyorum...


kulağımda uygun müzik olduğu sürece; üstesinden gelemeyeceğim hiçbir gerçek olamaz.